Bunları da beğenebilirsin!

Deli Çoruh’un Öyküsü

Mustafa Kara

 

Ç

oruh; sonbaharda küçülür, küçülürdü… Sanki yaprakların serzenişinin, sanki onların dallarından kopmalarının yasını tutar gibi kapanırdı içine. İlkbaharda ise yeniden doğardı sanki doğayla birlikte. Yeşilini kutlardı memleketin, horon oynar gibi sığmazdı yatağına. Taşardı, coşardı, koşardı sanki sevdiğine…

Sahi siz hangi kıvrımındaydınız Çoruh’un?

Çoruh delirircesine akar ama için için sarılır toprağa. Kalemini yeşile batırıp yazar sevdasını ve  nakış nakış işler hasretini. Bir Artvin’e batırır iğneyi, bir Borçka’ya, bir Yusufeli’ne. Kimi zaman çobanı işler; ağzında yanık bir türkü, kimi zaman dağlarındaki karı; başı bulanık… Kimi zaman bir asma köprü işler uzağı yakın eyleyen… Deli horon olur, sarı kız olur, düz horon olur kıvrıla kıvrıla giderken. Toplaya toplaya gider neşeleri, kederleri içinde tebessümünü yitirmeden. Hiç bitmez içinde türküsü bu yüzden.

Sahi siz hangi kıvrımındaydınız Çoruh’un?

İşte Çoruh’un hikâyesi bu! Anlatacağım sizlere de dayayıp sırtımı memleketimin soğuk  ama güvenli taşlarından birine. Onun kıvrıla kıvrıla akışını seyrederken, çamurlu kumsalında güreş tutarken, asi,  yırtıcı ve delikanlı coşkunluğunun yok oluşuna tanık olmuşken yazacağım hem de… İçim burkulurken Çoruh’un asiliğinden ve asilliğinden aldığım ne varsa dökeceğim beyaz kâğıda…

Nelere tanık olmamış ki? Hangi Kafkasya savaşı ondan bihaber yapılmış? Hangi Artvinli, hangi Borçkalı, Yusufelili ondan icazet almamış ki? Ne karınlar doyurmuş, ne bebeler, ne insanlar büyütmüş, nice yuvalar yıkmış, ne canlar yakmış,  ne aşklar, ne sevdalar yaşanmış nakış nakış işlediği kıyılarında.

Sahi siz hangi kıvrımındaydınız Çoruh’un?

– Nerelisin?

– Artvinli.

– O zaman sen ya yüzme bilmiyorsun ya da mükemmel yüzücüsün!

Evet, grisi yok bu nehrin. Ya siyah ya da beyaz! Ya hep ya da hiç! Bazen bir ufacık çocuğun bile yüzebileceği kadar sevecen ve şefkatli. Bazen de dünyanın en iyi yüzücüsünü getirseniz nafile.

İşte ben o çocuk yıllarımda, o sevecen halinde öğrendim yüzmeyi, Deli Çoruh’un nice Çoruh sakini gibi.
Hele bir de kızdı mı bırakmaz taş taş üstünde yıkar, alır götürür. İşte o aman vermeyen heybetiyle parçalamış, ikiye ayırmış Artvin’i, ondan aldıklarıyla yaratmış Batum’u. Bizden aldı toprağı, Karadeniz’e taşıdı ve bir kent oldu adı.

“Çoruh Artık Durgun Akacak” dediler,  üzerine koca koca setler-duvarlar ördüler, elektrik üreteceklermiş!  Deli Çoruh’um durdurdular, sindirdiler seni. İçim buruk, yüzüm çocukluğuma dönük özlüyorum seni.

Sahi kıvrımı kaldı mı Çoruh’un… Kalmadı!

Çünkü Çoruh artık akmamaya müebbet…

Son Gönderiler