Ana SayfaUncategorizedKitap İncelemesi

Bunları da beğenebilirsin!

Kitap İncelemesi

Taner Gökdemir

 

Gürcistan’da derebeyi ailesinde dünyaya gelen Giorgi Kazbegi, Tiflis’te iyi okullarda eğitim almış daha sonra devam ettiği askeri okuldan teğmen rütbesiyle muzun olarak Çarlık ordusuna katılmış ve generalliğe kadar yükselmiştir. Askeri hayatı boyunca özellikle Kafkasya Bölgesi komuta kademesinde yer alan Kazbegi, Osmanlı Devleti ve Rus Çarlığı arasında gerçekleşen 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nde Kafkasya cephesinde görev almıştır. Kazbegi’nin 1874 yılında, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yer alan Güneybatı Kafkasya bölgesinde yapmış olduğu keşif seyahati neticesinde ortaya çıkan bu eser -her ne kadar kendisi kabul etmese de- Kazbegi’nin savaş öncesi yapılan çalışmalar içerisinde de bulunduğu hakkında kuşkular uyandırmaktadır. Kazbegi’nin bu seyahate yine Çarlık Ordusunda general olan Grigol Gurieli’nin  “Türkiye Gürcistanı” olarak niteledikleri bölgede yerel yönetici olan akrabaları “Himşiaşvili” (Hamşioğlu) ailesine yaptığı ziyaret esnasında Gurieli’nin yardımcısı olarak katıldığı ve ekipteki hiç kimsenin onun gerçek kimliğini bilmediği söylenmektedir. Kazbegi’nin, almış olduğu notları şifreli kaydetmesi ve ekipte bulunan diğer kişileri sadece isimlerinin baş harfleri ile yazması bu seyahatin casusluk faaliyeti olarak nitelendirilmesi hakkındaki iddiaları güçlendirmektedir.

“Türkiye Gürcistan’ında Üç Ay” isimli eserde yazar, tarihi Gürcistan toprakları olarak kabul ettiği ve Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan; Yukarı Acara, Şavşat, Ardanuç, Artvin, Borçka, Hopa, Arhavi, Pazar ve Hemşin bölgesindeki seyahatinde tutmuş olduğu notları derlemiş ve sistematik bir hale getirmiştir.

Bölgenin coğrafi koşulları göz önünde bulundurularak planlanan yolculuk bazen at sırtında bazen yaya ve bazen ise kayık yardımıyla yapılabilmiştir.  Üç ay gibi bir sürede tamamlanan seyahat esnasında not ettiği gözlemler ve bulgular ışığında Avrupalı seyyahlar tarafından bile yanlış bilinen bazı bilgilerin var olduğunu ortaya koyan Kazbegi, bölgenin bilinmeyen veya daha az bilinen kısımlarını ortaya çıkardığını iddia etmektedir ki eserin yayınlandığı yıl dikkate alındığında tespitinin doğruluk payı oldukça yüksektir.

Yolculuk esnasında pusula, kadranlı barometre ve termometre kullanılarak yön ve yükselti tespitinde hata miktarı minimize edilmiştir. Suların sıcaklık oranını yerinde ölçmüş ve analizlerinin yapılması için numuneler getirmiştir. Ayrıca gitmiş olduğu her yerleşim yerine ait bitki türlerini not etmiş ve örnekler toplamıştır.

Kazbegi, yerleşim birimlerindeki hane ve nüfus sayısı ile nüfusun demografisi hakkında detaylı bilgiler vermektedir. Her yerleşim biriminde (kaza-kasaba-köy) yaşayan Türkler, Gürcüler, Ermeniler, Rumlar, Lazlar, Hemşinliler ve Kürtler ile ilgili rakamsal bilgiler, ekonomik faaliyetler ve inançlar hakkında gözlemlere de yer verilmiştir.

Yazar yollar ve güzergâhlar üzerinde ayrıntılı olarak durmuştur. Artvin’den Borçka’ya Çoruh Nehri üzerinden kayıkla gitmiş ve Çoruh Nehri vasıtası ile Batum’a kadar yapılan taşımacılığın nasıl gerçekleştiğini anlatmıştır. Bunun yanında kitapta dağlar, vadiler, ırmaklar, su kaynakları, toprak yapısı ve bitki örtüsü hakkında bilgiler de bulunmaktadır.

Yazar gerek var olan gerekse de daha önce var olduğu söylenen köprüler, kaleler, kuleler, camiler ve kiliseleri detaylı olarak betimlemiştir. Öyle ki ele almış olduğu bir kilisenin yapım tarihi, kullanılan malzeme, içindeki resimler, hakkındaki efsaneler ve hatta fiziksel ölçülerine kadar bütün ayrıntılar büyük bir titizlikle kaydedilmiştir. Bu bilgiler aradan geçen yıllar içerisinde yıkılmış, kaybolmuş veya kaybolmaya yüz tutmuş eserlere dair bir envanter olması açısından oldukça önemlidir.

Yazarın amacı, “Türkiye Gürcistan’ı” olarak nitelediği bölgenin coğrafi yapısını, toplumsal dinamiklerini, ekonomisini ve yönetim mekanizması ile olan ilişkisini detaylı olarak incelemektir. Bunun yanında Çarlık Rusya egemenliğinde olan ve  “Rusya Gürcistan’ı” olarak tarif ettiği bölge ile tarihsel olarak akrabalık ve birlikteliğini ortaya koymaktır. Bunu yaparken de bir “Gürcü” tarifi ve betimlemesi yapılarak benzerlikler ve zamanla kaybolan özellikler ortaya konma yoluna gidilmiştir.

Kitap, “Bir Rus Generalinin Günlükleri, Türkiye Gürcistan’ında Üç Ay” başlığını taşıyan giriş kısmı haricinde dört bölümden oluşuyor. Bunlar sırasıyla; “Yukarı Acara” (31-72) , “Şavşat” (73-103), “Ardanuç ve Livan” (105-126) ve Lazistan” (127-169) bölümleridir. Kitabın son kısmında ise toplanan bitkilerin isim listesi ile mineral suların analizleri hakkında bilgiler mevcuttur. 

“Yukarı Acara” bölümünde Hamşioğlu (Himşiaşvili) ailesinin tarihi anlatılmaktadır. Bu bağlamda devlet-toplum ilişkilerinin düzenlenmesi açısından bu ailenin önemine vurgu yapılmış ve Osmanlı Devleti’nin Hamşioğlu ailesi vasıtasıyla Acara’yı nasıl kontrol altında tuttuğunun detaylarından bahsedilmiştir.  Bu bölümde ayrıca Acara tarihi ve Acaralıların niteliklerine değinilip Gürcüler ile benzerlikleri ve farklılıkları üzerinde durulmuştur.

“Şavşat” bölümünde, idari bir birim olarak Şavşat’ın sınırları izah edilmiş ve ardından önemli bir eser olan Tibet (Tbeti) Manastırı hakkında detaylı bilgiler verilmiştir. Bu bölümdeki diğer bir önemli husus ise Şavşat’ta yönetici olan Selim Hamşioğlu’nun Tanzimat’ın uygulanışına karşı başlattığı geniş çaplı isyan ve sonuçlarıdır.

“Ardanuç ve Livan” bölümünde, Batum Limanı’nın Karadeniz’in en iyi limanı olduğundan düzgün yollar yapılarak bu kentin Anadolu’nun merkezi şehirleriyle bağlantısının kurulmasının öneminden bahsedilmiştir. Bunun yanında standartlara uygun yollar yapılacak olursa hem İran ile yapılan ticaretin geliştirilebileceği hem de Avrupa’nın ticaret kapasitesi yüksek devletleriyle Anadolu’nun buluşturulabileceğinin üzerinde durulmaktadır. Bu suretle Batum’dan Çoruh Nehri boyunca Ardanuç’a ve oradan da Kars’a kadar ulaşacak olan yol çalışmaları sürecine dair bilgi ve değerlendirmeler geniş yer tutmaktadır.

Yazar bu bölümde “terra incognita” olarak tanımladığı “Lazistan”ı her yönüyle keşfetmeyi amaçlıyor. Lazistan’ın coğrafyası, idari bir birim olarak nerenin kastedildiği ve kapsadığı alan izah edilmiştir. Laz tarihi, Laz dili ve Lazların inançları (Hıristiyanlığı ve Müslümanlığı kabul tarihleri) hakkında yanlış ve eksik bilinen bilgiler var olduğunu ileri sürerek konular hakkında detaylı açıklamalar yapmıştır.

Gürcü ulusal kimliğinin mimarı İlia Chavchavadze’nin kurucusu olduğu “Gürcüler Arasında Okuma Yazmayı Yaygınlaştırma Derneği”ne, Chavchavadze’nin ölümünden sonra başkan olan Kazbegi muhakkak ki Gürcü uluslaşmasının önemli figürlerindendir. Kitapta ele alınan teknik bilgileri dışarıda tutacak olursak, bazı toplumsal ve tarihsel değerlendirmelerde üstlenmiş olduğu misyonun tesirleri görülecektir. Bu yönüyle belirtilen değerlendirmeler mukayeseye ve tetkike muhtaçtır. Diğer husus ise bölgenin tabiatının güçlüğü, iklim şartları ve zamanın kısıtlılığı gibi değişkenler nedeniyle bölgenin bütünü eşit ölçüde incelenememiş ve değerlendirilememiştir. Bunun yanında kendisinin de belirttiği gibi; başka bir ülkede gördüğü ve duyduğu şeyleri not etmenin zorluğu da yine yazarın idealindeki çalışmayı kısıtlayan etkenlerden olmuştur.

Kazbegi’nin kitabı bölge hakkındaki geniş kapsamlı ilk bilimsel çalışmadır. İyi bir askeri uzman ve coğrafyacı olan Kazbegi tüm zorluklara rağmen olağanüstü bir titizlikle neredeyse gördüğü, duyduğu ve incelediği her şeyi not etmiştir. Kaydedilen veriler sadece coğrafya biliminin ele aldığı konulardan ibaret değildir. Etnografya, mühendislik ve sosyoloji bilimlerinin de ilke, prensip ve yaklaşımları da eserin bütünlüğü içerisinde önemli yer tutar. Değinmek gerekirse tarihi kültürel varlıklardan, bir nehrin debi ölçümlerine, alınan vergilerden ulaşım yolları ve araçlarına, ekonomik ilişkilerden isyanlara ve savaşlara kadar birbiriyle yakından ilgili ve birbirinden bağımsız birçok olgu-mesele bir arada anlatılmıştır. Bu husus okuyucuyu çok fazla teknik terimle yüz yüze getirecektir. Kitabı Gürcüce gibi zor bir dilden Türkçe’ye kazandıran Rıdvan Atan’ın, gerek anlatımının akıcılığı ve gerekse de dipnot kısmında yapmış olduğu açıklamalarla okuyucuya ve araştırmacıya oldukça kolaylık sağladığı aşikârdır. Son olarak belirtmek gerekir ki kitap makul sayılabilecek eksiklikleri ile birlikte Güneybatı Kafkasya tarihi ve çalışmaları açısından mühim bir yer tutar. Bilhassa bahsedilen yer ve döneme dair merakı olan araştırmacıların ayrı ayrı parçalar halinde ulaşabileceği bilgileri Kazbegi, günlükler halinde yazıp daha sonra derleyerek yayına hazırladığı bu kitapta bir bütün olarak sunmuştur.

Son Gönderiler